Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nutella Yiyorum Gozlerim Kapali...

Sunu farkettim; yazilan kose yazilari, denemeler, hikayeler, haberler vs., hepsi genelde icinde bir olumsuzluk barindiriyor. Kose yazisinda hukumeti elestirirken bir olumsuzluk, romanlardaki karanlik olaylar, haberler zaten aleni... Filmlerde de oyle degil mi, hemen hepsinde zaten silah goruyoruz, her gun kullaniyoruz sanki! En romantik komedisinde bile, mutlu sona ulasmak icin bir olumsuzluk illa ki gerekiyor. He tabi buradan sunu rahatlikla cikartabiliriz ki, her olumsuzlugun sonunda mutlaka olumlu birsey oluyor ve biz eninde sonunda guluyoruz. Tabi simdi pesimistler oradan seslerini yukseltecekler; 'her olumlu olayin sonunda da bir olumsuzluk olmasi demek degil mi bu?' diye... Bu tam da kucukken bize ogretilen hurafeler gibi; 'ay cok gulduk, aglamayalim?'! Aglamakla gulmek kardes yaratilmis derler. Aslinda guzeli de o degil mi? Bazen gulmekten aglarken buluruz kendimizi. Bazense bir yakinimizin kaybi ve o kadar aglamadan sonra gulumserken. Oyle suclu hissederim k...

Ya yarin olursen?

Hic planli baslamiyorum bu yazima.. Aslinda genelde oyle baslamam zaten ama en azindan aklimda birsey olur. Simdi ise birsey yok, cok sey var birbirinden bagimsiz, ortaya dagilmis, bazilarinin ustu tozlanmis, bazilari bozulmus, bazilari taze ama kurtlu bir elma gibi. Simdi harflerimi toparlayabildigim kadarinca yazacagim. Insaniz ya biz hani, su dunyadaki en akilli varliklariz izledigim belgesellere gore. Ama bence en aptali da biziz. Bu dunyayi da, dogayi da, karsilastigimiz insanlari da, barisi da, aski da tarumar eden yine bizleriz. Hele ki para kazanma gudusunun zirve yaptigi, en komunistimizin bile dibine kadar kapitalist yasadigi -yasamak zorunda kaldigi- bu hayatta oyle bir tuketmeye programlanmisiz ki, onumuze ne gelirse bir hortum gibi mahvetmeye alismisiz. Ve daha da kotusu, arkamiza bakmadan, neleri kirip neleri mahvettigimizi anlamadan devam ediyoruz, belki de devam ettigimizi saniyoruz. Diyorlar ki her aldigimiz yeni bir sey, dunyanin baska bir yerinde bir kis...

Pavarotti O Lola ch'ai di latti la cammisa.wmv

Resim
La Scala'da izleme sansi buldugum, tuyleri diken diken eden Cavalleria Rusticana operasindan...

Derinlerden...

Size ilham veren seyler oluyor bazen. Ilham veren olaylar, ilham veren yerler, ilham veren kisiler. Iste o zaman, ruhunuzda olusan bu yansimalarin hicbir detayini kacirmadan yazmak istersiniz. Bana da boyle oldu. Belki de bunu yapan benimdir. Zaten herseyin halusinasyon oldugunu dusunen bunyem, belki de ihtiyaci olani yaratmistir kendine. Fakat her ne ise o yarattigim, bana verdigi hazlardan pek memnunum. Cok kotu bir tecrube sonrasi daha onceden biletini almis oldugum Polonya'ya gitmek durumunda kalmistim. Bir arkadasimin arabasiyla Varsova'dan sonra, Muthis guzellikteki Krakow'a ugrayacak, oradan da Prag'a gecip geri donecektik. Oyle bir zulumdu ki o ucaga binmek... Hala geride olan ve kalanlara uzulmekle mesguldum cunku. O aci icersinde kaybolmak sanki daha iyi olacakti. Fakat gidiyordum iste. Indigim andan itibaren pek hosnut olmasam da iyi gorunmeye calistim. Ve istemeyerek gittigim yolculuk basladi. Krakow'un ardindan yavas yavas yolculuga kendimi kaptirma...

Farkindalik...

Biliyorum, uzun zamandir yazmiyorum. Cunku buraya zorundaymisim gibi yazma hissiyatini sevmiyorum. Ben yaziyorum, cani isteyen de okuyor iste. Hersey keyfe gore... Aslinda cok sey oldu ama bir yandan da koca hayatta cok az sey. Artik calismiyorum. Mevsimlerden yaz ve bir yazlik, bir Istanbul, seferi bir sekilde dolaniyorum. Her zaman oldugu gibi huzur on planda ve bu aralar bu konuda sansli gibiyim. Fakat bazen, tam da bunu soyledikten sonra degisiveriyor akis birdenbire. 'E az evvel mutluydum?' diyorsun. Onemli olan bu kucuk huzursuzluklar arasinda mutlulugu daim kilmak. Gerci pesimist bir zamanimda sormustum kendi kendime; mutluluklarimizin arasinda mi mutsuz oluyoruz yoksa mutsuzluklarin arasinda mi mutlu oluyoruz? Bu sana bagli, pozitif dusun klisesi coktan bir kulaktan girip digerinden cikiyor bu zamanlarda. Belki de melankoliyi seven bunye, hadi biraz da mutsuzluklarin tadini cikar diyor ve sen de kendini birakiyorsun. Bazense 'numb' diye soylenen hissislik du...

30'un Guzelliginde...

Resim
Sevgili blogum, pek sayin takipciler ve degerli arkadaslarim, (Haha niyeyse boyle abartili baslangiclara bayiliyorum... ) Eveeet bilin bakalim bugun size neyi anlatacagim? Bir kult haline gelmis, olay olmus, herkesin heyecanla bekledigi gun olan, dunyada cesitli torenlerle kutlanan dogum gunumu anlatacagim! Gerci biz donerlerle kutladik. Hahahah valla! Bizim isyerinin tasindigi Umraniye'de meshurrr bir Donerci Celal Usta var, biz de ogle tatiline kutlamaya oraya gittik ve donerlerle kutladik :) Hadi bugun keyfim yerinde, guzel bi yazi okuyacaksiniz. Zaten maasallah, blogu actigimdan beri maasallah Yemen'inden, Rusya'sina, USA'sinden, Brezilya'sina kadar yanlislikla da olsa tiklayan arkadaslar olmus. Hele 700'e yaklasan tiklanma sayim enteresan. Yarisi ben olsam bile diger yarisi sizsiniz, oysa ki ben kendi kendime konusuyordum burada! (Hemen etekleriniz tutusmasin, sayi goruyorum kim oldugunuzu degil ;) ) Birsey dicem; ben boyle geyige devam edersem asil ...

Hong Kong'da bir letafet (benim o)

Resim
Benim guzel blogum, Tembellik yapiyorum saniyorsun yazmamakla sana biliyorum ama kizma cunku ben yazmak yerine yasiyorum!! :) Geziyorum, tozuyorum, egleniyorum, ogreniyorum, deneyimliyorum, anliyorum... Ve bundan cok mutluyum ve iste suzgecten gecirip senle de paylasma vakti... Aslinda tembellik yapmasaydim su anda Hong Kong gezisi ile beraber dogum gunumu de yaziyor olmaliydim. Fakat sindire sindireee ;) Daha once de oldu, moralim cok bozukken bir Avrupa Turu yapmistim hem de kulfet gibi gozukmustu gozume. Dondugumde ise hayat bambaska guzeldi, Alp'lerde hayatin coskusunu kesfetmistim. Bir nevi Nirvanaya ermek sanirim :) Is, ask, tum sorunlar minicik bir nokta gibi gelmisti, o hayatta yasanilacak, yasanilmasi gereken kocaman keyiflerin yaninda. Daha kesfedilecek milyonlarca sey, yasanacak milyonlarca mutlu an vardi ve ben kendimi o mutsuz noktada tutmanin ne kadar gereksiz bir israr oldugunu kavramistim. Hong Kong oncesi ne cok buyuk bir uzuntu yasadim, ne de Hong Kong'da...

Milano ancora..

Resim
Sevgili blogum, Sana daha ne kadar yazabilecegim bilemiyorum cunku bu ulkede surekli birilerinin cikarina dokunuyor diye sansur cok mesru oldu. Ve internet gibi ozgurlukcu bir alanda da maalesef ayni zihniyette ilerleniyor. Aslina bakarsan bu yaziyi yaziyor olmam da bir mucize, cunku aslinda sen kapalisin. Birilerinin hosuna gitmeyen seylerden ve yasada hala kapatilmayan bosluklardan dolayi seni de kapadilar. Ama her nasil olduysa bana aciksin ve ben de bunu degerlendirmeliyim. Ihmal ettim aslinda Ocak ayinda Pinar'la Milano'ya gidisimizi yazacaktim ama simdiye kismetmis. 21-26 Ocak arasi oradaydik. Aslinda Buse de evinde olacakti ve misler gibi beraber olacaktik. Fakat akli o siralar havada olan Buse'cim vizesini gecirip oturma iznini de bitirdigini farkettiginde biraz gecti ve halletmesi de zaman aldi. Dolayisiyla biz de Pinar'la Buse olmadan Buse'nin evinde 2 gun kaldik. Tabi yalniz degildik, Buse yoksa benim canim fratellom Giorgio'm vardi. Bize ev sahipl...

Buzlanmis Beyinleri Cozme Klavuzu

Bazen cok sonra 'dank' ediyor. Ama aniden oluyor bu, tipki vahiy gibi. Nasil da goremedim, bilemedim diyorsun. Onca bencillik, vurdumduymazlik birden gozune carpiyor. Iste o an anliyorsun kendine ne kadar yalan soyledigini, bahaneler uydurdugunu, kendini kandirdigini. Icin aydinlaniyor ama karnina oturmus bir tasla beraber. Meger seni tutsak eden kendi dusuncelerinden baskasi degilmis, beynin tek bir seye inanmis, odaklanmis, baska seyler bile yaparken amacin hep 'o sey' olmus, dilinden dusmeyen 'ya birgun...'le beraber. Icten ice bilirmissin o bir gun aslinda hic gelmeyecek, o sey degismeyecek, hayat bayram olmayacak. Cunku dunyanin dondugunu bir kez daha anlamissindir. Sen tum bunlarla mesgulken birileri oluyor, birileri doguyor, birileri uyuyor, birileri yurumeye devam ediyordur. Hatta sen aglarken birileri guluyordur. O zaman aptallasirsin, iyi birseydir bu. Cunku sen aglarken de agladigina kendini inandirdigin insanlarin gulebildigini ogrenmek ayazda kalmis...

Ustaya saygi...

Saat dört yoksun saat beş, yok Altı, yedi, ertesi gün Daha ertesi Ve belki kimbilir... Kitap okurum İçinde sen varsın Şarkı dinlerim İçinde sen Oturdum ekmeğimi yerim Karşımda sen oturursun Çalışırım, Karşımda sen En güzel deniz, Henüz gidilmemiş olandır En güzel çocuk Henüz büyümedi EN GÜZEL GÜNLERİMİZ HENÜZ YAŞAMADIKLARIMIZ Ve sana söylemek istediğim En güzel söz Henüz söylememiş olduğum sözdür O şimdi ne yapıyor? Şu anda şimdi, şimdi, şimdi Evde mi, sokakta mı? Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı? Kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm Beyaz kalın bileğini nasıl da çırılçıplak eder bu hareketi O şimdi ne yapıyor Şu anda şimdi, şimdi, şimdi Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir Her kara günümde onu bana Tıpış tıpış getiren sevgili Canımın içi ayaklar Ve ne düşünüyor, beni mi? Yoksa ne bileyim Fasulyenin neden Bir türlü pişmediğini mi? Yahut insanların çoğunun neden böyle Bedbaht olduğunu mu...

Etiket

Kontrolu kaybediyorum bazen, kontrolumu degil, kontrolu. Mudahale edemedigim seyler var, bundan dolayi kendimi aciz hissettigim... Meger ne cok etiket varmis hayatta, saymakla bitmeyen, saydikca can sikan. Musluman, Hristiyan, Ermeni, Kurt, Alevi, Safii, Fenerbahceli, Galatasarayli, Adanali, Istanbullu, Alamanci, Zenci, Kizilderili, Muhafazakar, Devrimci, Kapali, Dinsiz, Alkolik, Tovbekar, Pic, Gunahkar, Capkin, Japon, Rus, Kor, Topal, Travesti, Maco.... Saymakla bitmez... Oysa bazimiz ne guzeldir, insan olarak dogariz, saf insan... Hicbir sey bilmeden, biseye inanmadan. Oysa daha biz dogmadan etiketlenmeye baslamisizdir, once nufus cuzdaninda din hanesi doldurulur biz dusunmeyi ogrenmeden. Sonra korkular ogretilir, igneci teyzeden, ham yapacak canavardan.. Aslinda cocuk kopekten korkmamaktadir, altli ustlu oynar onunla taa ki annesi ona korkmasi gerektigini ogretene kadar. Bebeklikten cocukluga gectiginde oyunlara alinmaz bazen, cunku misketi azdir. Ve buyur cocuk, ergen olur. Dig...

Cok ben gibi: Nina Zilli - 50mila

Resim
Italya'ya gitmemden hemen once izledigim muhtesem Ferzan Ozpetek filmi "Mine Vaganti"(Serseri Mayinlar) ve direkt Italya'yi hatirlatan bu guzelim sarki... Non ritornare, no tu non ti voltare, non vorrei mi vedessi cadere. A me piace così, che se sbaglio è lo stesso, perchè questo dolore è amore per te...

Tortu

Hep gezecek degiliz ya, biraz da icimde yillardir var olan anlamsiz pesimist yonumu goreceksiniz zaman zaman. Bazen yasananlardan ufak tatlar olacakken, bazen nereden geldigi belli olmayan yasamlar olacak icinde, benim bile kaynagini sasirdigim. Merak etmeyin bilenler bilir pozitifligimi, birakalim da ciksin gece gelen periler. Ama onemli degil asli astari, bunlari negatif ruh haline yormadan okuyun iste yeter. Yine de optimist birsey yazarsam bana da haber verin ;) 'Tortu' "Bazen oldugum yere ait olamiyorum. Icinde olamiyorum zamanin, kaldiramiyorum, umursamiyorum.. Gercekler tuhaf, onemli de degil. Cunku yoklugunu hic yokmus gibi yasiyorum, daha dun yanimdaymissin gibi. Oysa simdiye kadar cook uzakta olmaliydin, kalbimin orta yerinden cikmis olmaliydin ama iste oyle islemissin ki o pasli hucrelere, cikartip atamiyorum seni. Gittikce cogaliyorsun sanki ozleminle beraber. Artik her cumlede degil belki ama her paragrafta varsin. O yuzden uzun cumleler kurulmasin istiy...