Farkindalik...

Biliyorum, uzun zamandir yazmiyorum. Cunku buraya zorundaymisim gibi yazma hissiyatini sevmiyorum. Ben yaziyorum, cani isteyen de okuyor iste. Hersey keyfe gore...

Aslinda cok sey oldu ama bir yandan da koca hayatta cok az sey. Artik calismiyorum. Mevsimlerden yaz ve bir yazlik, bir Istanbul, seferi bir sekilde dolaniyorum. Her zaman oldugu gibi huzur on planda ve bu aralar bu konuda sansli gibiyim. Fakat bazen, tam da bunu soyledikten sonra degisiveriyor akis birdenbire. 'E az evvel mutluydum?' diyorsun. Onemli olan bu kucuk huzursuzluklar arasinda mutlulugu daim kilmak. Gerci pesimist bir zamanimda sormustum kendi kendime; mutluluklarimizin arasinda mi mutsuz oluyoruz yoksa mutsuzluklarin arasinda mi mutlu oluyoruz? Bu sana bagli, pozitif dusun klisesi coktan bir kulaktan girip digerinden cikiyor bu zamanlarda. Belki de melankoliyi seven bunye, hadi biraz da mutsuzluklarin tadini cikar diyor ve sen de kendini birakiyorsun.

Bazense 'numb' diye soylenen hissislik durumu oluyor ki sanirim bu en korkuncu. Hani filmlerde derler ya, bagir cagir,kiz ama birsey soyle diye... Hic icinden gelmiyor. Kendi icine kivrilip sadece gozlerini kapamak istiyorsun. Kimbilir bilincaltinda cevabi bulma icgudusudur bu. Fakat iste hayat... Gene kendine cekiyor seni, tum o rutinleriyle. Tipki bir olumden sonraki ilk gulus gibi. Biraz da o halet-i ruhiyeden uzaklasmanin verdigi sucluluk hissiyle. Yeniden kosusturmaca, bir yerlere yetisme telasi, yine yanindan gecip gidenleri farketmeden.

Hayat boyle iste, oyunlarla dolu. Oyle ki; yasadigini sanarken sen, aslinda yasamin sadece nefes alis veristen ibaret. Elinde icki kadehiyle bir barda sallanirken de egleniyormus taklidi yapiyorsun. Gercekten ne kadar icindesin ki hayatin? Hangimiz gercek hayatimizi farkedebiliyoruz ki? Kilit kelime de bu zaten; farkindalik. Siz buna anin tadini cikarmak diyorsunuz. Ama 'Ne kadar da eglendik'lerin vardigi yer burasi degil.

Kaciniz toplu bir yerde arkadaslariyla otururken yan masadaki ici buruk kizi farkedebiliyor? Ya da isyerindeki arkadasiyla ayak uzeri yaptigi sohbetin verdigi keyfi hissedebiliyor? Veya taksi soforunun gururla tum cocuklarini okuttugunu dinlediginde bundan etkilenebiliyor? Siz diye konustuguma bakmayin, ben de sizim.

Bir kitapta okumustum. Farkindaliginizi artirmak icin dogayi gozlemleyin, parkta oynayan cocuklari izleyin diyordu. Dusunmek bile yetti. O masum cocuklarin hicbirseyden habersiz ve umarsizca kosusturmalari, agacin dallarina asili yuzlerce yapragin birbirine surtusurken cikardigi sesler, denizin getirdigi dalgalarin kiyida kaybolmasi ve yeniden yeniden olusmasi... Cok mu geyik geldi? Hakli olabilirsin cunku henuz gozlemlemeyi ogrenmemissin.

Ilkokuldaydim. Bir gun bir arkadasim yanasti teneffuste yanima. Dedi ki 'Neden sen de oyunlara katilmiyorsun? Hep insanlari izliyorsun'. O an birseyler anlam kazanmaya baslamisti. Elbette ben de oynayan bir cocuktum ama evet bunu cok yapiyordum. Sirama oturup cocuklarin birbirine satasmasini, kizlarin yeni cilt kagitlarini birbirine gostermesini izliyor ve buyuk zevk aliyordum. O zaman adinin gozlem oldugunu bilmiyordum ama uzuluyorum ki o minik yasimdaki kadar gozlemci degilim. Ben de o kosusturan insanlardan olmusum zamanla. Arada siyrilip herseyden 'farkinda olmaya' calisiyorum. Her yanimda gecen insanin hayatinda olabilecek seyleri dusunmeyi, yeni tanistigim insanlarin farkli hikaye ve huylarini ve de buna deger vermeyi, kimseyi kirmadan sadece gulumseyebilmeyi, birine yardim ettigimde ya da mutlu ettigimde icimdeki huzuru, yasli insanlarla sohbet ettigimde gozume dolan yaslari, cocuklarin pazarliksiz hallerini gorebilmeyi, kahkaha atan insanlarin varligini, her insanin ne kadar onemli oldugunu her seferinde kendime hatirlatmaya calisiyorum. Birilerinin hayatinda iz birakmak cok kolay degil belki hepimiz bunu isteriz ama aslinda baskalarinin izlerinin toplaminin bizi oldugumuz kisi yaptigini unutmamak gerekiyor.

Aslinda iz birakmak da cok kolay... Birine kotu davranir ve unutamayacagi kotu bir soz soylerseniz muhtemelen sizi hatirlayacaktir. Is arkadasinizi tersler ve agzinin payini verirseniz sizi unutmayacaktir. Birilerinin hakkini yerseniz hep aklinda olacaksiniz. Sizi seven sevgilinizi arkaniza bakmadan birakip giderseniz bir yerlerde kalacaksiniz. Hatta iliskideyken de egonuz yuzunden eziyet cektirirseniz de muhtemelen anacaktir sizi. Zor durumdaki birine gulerseniz, dilinizin kemigi yoksa, vicdan sizin icin sadece bir kelimeden ibaretse, sevmek yerine birakmayi tercih ederseniz, vefasizsaniz emin olun akillarinda kalacaksiniz. Tabi akilda boyle kalmak sizin tercihiniz.

Tum bu yaptiklarinizin ve yapmadiklarinizin toplami kadar mutlu olabildiginizi biliyor musunuz? Demisler ki asil mutluluk baskalarini mutlu edebilmekte. Denediniz mi bunu hic? Eminim birkac girisiminiz olmustur. En azindan sevgiliye guzel bir soz soylemissinizdir. Peki yuzunde olusan o gulumsemenin sizi mutlu ettigini farkettiniz mi? Yoksa aman simarmasin fazla diyerek egonuza teslim olup o ani es mi gectiniz? Ya da sirf o istedi diye birseyleri degistirdiginiz icin kendinizden fedakarlik ettiginizi dusunerek onun mutlulugunu gormezden mi geldiniz? Daha fazlasini beklemesin diye elinizden geleni degil, yeterli buldugunuz kadarini mi yaptiniz? Peki ya onun gulusunun isle ilgili tum sikintilari beynizinden sildiginizin farkinda misiniz? Saclarina dokununca tum stresinizin gittigini, gozlerine bakinca icinizin huzurla doldugunu? Peki ya o gozlere bakmak, o saclara dokunmak, o gulusu gormek icin sizin de onu mutlu etmeniz gerektigini? Cumlelerimin altinda ozen, saygi, onemsemek, ilgi, sefkat ve sevgi yatiyor. Su kozmopolit sehrimizde birilerine guvenebilmenin rahatligini, sorumluluk alabilmenin keyfini, beraber atilacak kahkahalarin guzelligini yasadiniz mi?  Ama birseyi unutuyorum, hic soylemiyorsunuz. Bencilligimiz. Hele ki bir de bize olumsuzluklari fisildayan egomuzu da katarsak isin icine, o zaman mutsuz olmak icin herseyimiz hazir demektir. Hem birilerini sevebilmek ve hosgormek icin once kendinizi sevmeniz gerekiyor. Sahi siz kendinizi seviyor musunuz? Emin misiniz?

Bazen sozcukler bir araya geldiginde bir laf kalabaligi iken bazense tam kalbinden vuruyor kisiyi. Olumlu da olumsuz da. Ama simdi belki benim sozcukleri siralamamdan bir anlam cikartip kendinizi mutlu etmeye baslarsiniz kim bilir. Soylenecek o kadar guzel soz, yapilacak onca guzel jest varken belki de egonuzu ve sizi kotuluklerden korudugunu sandiginiz bencilliginizi bir kenara birakip bunlara konsantre olursunuz. Kim bilir ilk diger bencil insanla karsilastiginizda pes edip mutsuz olmaya biraz daha yaklasirsiniz. Ya da yilmayip farkindaliginizi artirir ve sevdiginiz icin sevilirsiniz.

Ben niye mi yaziyorum tum bunlari... Kendime hatirlatmak icin...
Cunku ben sevmeye, guvenmeye, anlayisli olmaya, saygi duymaya devam etmeliyim. Cunku baskalarini mutlu etmeliyim. Cunku yasadigim anlardaki kucuk pariltilarin farkina varmaliyim. Cunku boyle mutlu olacagimi biliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Can’sız Bir Sene

Cahillikler ülkesi beni öldüremeyecek.

Gidememek