30'un Guzelliginde...
Sevgili blogum, pek sayin takipciler ve degerli arkadaslarim,
(Haha niyeyse boyle abartili baslangiclara bayiliyorum... )
Eveeet bilin bakalim bugun size neyi anlatacagim? Bir kult haline gelmis, olay olmus, herkesin heyecanla bekledigi gun olan, dunyada cesitli torenlerle kutlanan dogum gunumu anlatacagim! Gerci biz donerlerle kutladik. Hahahah valla! Bizim isyerinin tasindigi Umraniye'de meshurrr bir Donerci Celal Usta var, biz de ogle tatiline kutlamaya oraya gittik ve donerlerle kutladik :)
Hadi bugun keyfim yerinde, guzel bi yazi okuyacaksiniz. Zaten maasallah, blogu actigimdan beri maasallah Yemen'inden, Rusya'sina, USA'sinden, Brezilya'sina kadar yanlislikla da olsa tiklayan arkadaslar olmus. Hele 700'e yaklasan tiklanma sayim enteresan. Yarisi ben olsam bile diger yarisi sizsiniz, oysa ki ben kendi kendime konusuyordum burada! (Hemen etekleriniz tutusmasin, sayi goruyorum kim oldugunuzu degil ;) )
Birsey dicem; ben boyle geyige devam edersem asil yazimi yazamicam, en iyisi direkt konuya geceyim.
Simdi efenim kutsal gun 12 Nisan Sali idi. Tabi Sali ne yapacaksin... Sagolsun is arkadaslarim balkabakli pasta almislar, ufledik mumumuzu. Aksam da bir plan yapmamistim, beni gormek isteyen arkadaslarim Pinar, Nevra, Batu ve Aycan'la bir yemek yiyelim dedik. Bagdat Cadde'sindeki en sevdigim yer olan Bistro 33'e gittik. Bistro 33 Cadde'nin en basarili yemeklerini yapiyor diyebilirim. Ayrica ara sokakta oldugundan Cadde kalabaligindan uzakta bir cevher. Hele bahcesinden yaz aksamlari sarabinizla saatlerce oturup mest olabilirsiniz. Neyse efenim, guzel bir aksam gecirdik orada, sohbet muhabbet derken. Fakat asil program baskaydi...
Bir sure once icimin huzursuz oldugu bir tarih araliginda sooyle uzaklara dalmisken dedim, ah ne guzel olurdu simdi Cunda'da olsam... Tas sokaklarinda gezer, aksam da guzelim restoranlarinda meze yer, raki icerdim... Bi sure sonra millet bana dogum gununde napican diye sormaya baslayinca da dank etti; gelmek isteyenlerle Cunda'ya gidebilirdik! Resmi olarak 30 oluyordum ve oyle parti vs gibi seyler istemiyordum. Bu plan muhtesemdi! Yerler arastirdim, millete danistim ve sonunda gitmeye hazirdik.
Dogum gunumu takip eden Cuma-Pazar yani 15-17 Nisan arasi orada olacaktik. Bazilarimiz Cuma izin aldi. Bir grup oyle gittik, adanin tadini Cuma'dan cikarmak icin... Cok da iyi yapmisiz. Bir arabada Oya, Meltem, Bilal, Buse ve ben sabahin korunde Yenikapi'dan yola ciktik. Inanin o eglencede nasil geldigimi anlamadim bile ki iki kez mola verip uzun uzun oturmamiza ragmen.
Otelimiz cunda merkezden 4 km'lik kivrimli, ormanlik bir yol ile ulasilan mesafedeydi. Vardigimizda ne kadar dogru bir secim yaptigimizi gorduk. Ortunc Club, tek basina bir koya konumlanmis, sakin, yesillikler icinde, cok guzel ve sade tasarlanmis bir butik otel. 40 odasi da deniz goruyor ve Haziran 2010'da yenilenmis. Odalar cok guzel tasarlanmis; minik giyinme odasi, ayna icerisine gizlenmis TV, kesesine kadar bulundurulan banyosu, hatta yastik menusu bile vardi odalarda. Ustelik tavsiyem alt katta oda tutmaniz cunku hemen kendi bahcenizdeki sandalyeye oturup yesilin ve denizin keyfini cikartabiliyorsunuz.
Otel gorevlileri ise ayrica takdire sayan. Her biri cok ilgili, yapmacik bir samimiyetten uzak, gayet saygili ve kibarlar. Resmen bir isteginiz var mi diye gozunuzun icine bakiyorlar. Yardimseverlikleri de cabasi. Bir de isin icine deniz ve doga manzarali restoran ve cafesi eklenince, ooohhh degmeyin keyfimize...
Gelip odalarimizda biraz dinlenip, oteli kesfettikten sonra, karnimizi doyurmak uzere Cunda'ya indik. Biraz dolastiktan sonra Ayna adli bir mekana girdik; Ayna Yeme Icme ve Oturma Yeri :) Cok seker, resmen kendinizi evinizin salonunda hissettiginiz bir yer. Ustelik yemekleri de oyle lezzetliydi ki, hepimiz o dolu midelerle bile hala ertesi gun ogle yemegini orada yemeyi hayal ediyorduk. Neyse efenim, burada uzuun oturma, yemek, sarap vs derken kalkip biraz da Cunda'nin olmazsa olmazi Tas Kahve'ye gittik. Tas Kahve Cunda'nin merkezinde, aslinda bildiginiz kahve olan, geleni geceni cekirdek esliginde izleyebileceginiz unlu bir mekan. Tabi burada dibek kahvesi ile sakizli kahveden istediginizi mutlaka tatmalisiniz. Ben sakizli kahvesini bildigimden dibek kahvesini ictim, hala tadi damagimda.
Tas Kahve'den de ayrilip otelimize donduk. Sohbetler, gulusmeler sonrasinda pek bir erken kalktigimiz icin gece 12:00 gibi uyuduk. Hem ertesi gun daha cok insanla, daha yogun bir program bizleri bekliyordu.
Zaten sabahin koru kapimizin calinmasiyla uyandik. Pinar sabah nesesiyle kapida belirmisti. Nevra ve Batu'yla beraber gelmislerdi. Herkes uyusa da enteresan bir sekilde daha fazla uyuyamadim ve kalkip giyinip biraz yuruyeyim dedim. Burna gidip biraz resim cekip havayi kokladiktan sonra, odalari rahatsiz etmeye koyuldum. Tabi tembel Batu'yu kaldirmak mumkun olmayinca kendi haline biraktik. Fakat biz coook guzel bir kahvalti yaptik. Otelin acik bufesinde, tam kivaminda peynir cesitleri, meyveler, yesillikler, el yapimi receller vs hersey vardi ve cok lezzetliydi. Uzun kahvaltidan sonra bir de uzun kahveler icildi. O sirada Gozde, Aydin ile Cigdem ve Alp de geldiler. Cigdem'in biz cikamadik henuz ya diye beni kandirmasini yedigim icin karsimda gorunca sasirdim. Onlarla da biraz oturup ac olan grubu Ayna'ya yolladik, biz de geliriz pesinizden diyerek. Sonra Mine'yle Arda da gelince grup tamamlandi ve cok sukur Batu'nun da kalkmasiyla biz de Ayna'ya gittik. Birkac masaya sigdik ama tabi neredeyse tum iceriyi biz doldurmustuk. Yine degisik yemekler soylendi, saraplar esliginde Italyanlar gibi bagira bagira sohbet edildi. Ben de zevkten oluyodum o sirada :)
O gun Cumartesi oldugundan Cunda'nin pazariydi. Allahimmm, miss kokulu yesillikler, radikasi, cibezi, hindibasi arasinda kaybolduk... Sepet peynirleri denendi, o minicik pazarda herkes evine birseyler goturmek uzere alisverislerini yapti. Yine gittik tabi Tas Kahve'mize, pazarin yorgunlugunu atmak uzere... Yine ye, ic... Pinar'cigimin istegiyle bir de Cunda dondurmasi ile cilala... (Bu arada dondurmacinin beni Monica Bellucci'ye benzetmesi sonrasi inanmak ile inanmamak arasi bir yerde, ama pek keyifliyim ;) ) Ve artik gidip dinlenelim dedik. Birbirimizin odalarinda biraz yuvarlandiktan sonra aksamki program icin hazirlanmaya basladik.
Ertesi gun genelimiz aksamki feribota yetisecekti bu yuzden yine guzel bir kahvalti ve kahve keyfi sonrasi ogleden sonra ciktik. Bazilarimiz da aksam ucakla donecekti. Aklinizda olsun Edremit'e BoraJet'in ucuslariyla Sabiha Gokcen'den kolaylikla ulasabilirsiniz.
Yine donuste tadini cikarta cikarta, benim getirdigim CD'lerle gecirdik yolculugu. Herkes cok mutlu olmustu. Otele bayilmislar, yemeklere bitmislerdi. Bu birkac gunluk tatil herkese sanki bir haftalik bir dinlence gibi gelmisti. Bense hayatimdaki en guzel dogum gunumu yasamistim. Tam hayallerimndeki gibi... Sevdiklerim yanimda, huzurlu bir adada, guzelim deniz ve muhtesem yiyeceklerle kahkahalar esliginde gecmisti dogum gunum.
Kucuk bir grubu cagirmama ragmen, isi olmayan neredeyse cagirdigim tum arkadaslarim bana eslik etmisti. Dusunsenize, dogum gunum icin yuzlerce kilometre yapmislardi. Seviliyorum ve sevilmeyi seviyorum... Iyi ki varsiniz hayatimda, 30. yasimi unutulmaz yaptiniz.
Ve ben artik 30 olmaktan cok mutluyum. Icimde degisimler var hissediyorum, hersey rayinia oturuyor, yolunu buluyor. Kendimi daha iyi taniyorum. Ve artik ona gore, hak ettigim gibi davranabiliyorum. Olgun genc bir kadindan satirlar okudunuz :)
(Haha niyeyse boyle abartili baslangiclara bayiliyorum... )
Eveeet bilin bakalim bugun size neyi anlatacagim? Bir kult haline gelmis, olay olmus, herkesin heyecanla bekledigi gun olan, dunyada cesitli torenlerle kutlanan dogum gunumu anlatacagim! Gerci biz donerlerle kutladik. Hahahah valla! Bizim isyerinin tasindigi Umraniye'de meshurrr bir Donerci Celal Usta var, biz de ogle tatiline kutlamaya oraya gittik ve donerlerle kutladik :)
Hadi bugun keyfim yerinde, guzel bi yazi okuyacaksiniz. Zaten maasallah, blogu actigimdan beri maasallah Yemen'inden, Rusya'sina, USA'sinden, Brezilya'sina kadar yanlislikla da olsa tiklayan arkadaslar olmus. Hele 700'e yaklasan tiklanma sayim enteresan. Yarisi ben olsam bile diger yarisi sizsiniz, oysa ki ben kendi kendime konusuyordum burada! (Hemen etekleriniz tutusmasin, sayi goruyorum kim oldugunuzu degil ;) )
Birsey dicem; ben boyle geyige devam edersem asil yazimi yazamicam, en iyisi direkt konuya geceyim.
Simdi efenim kutsal gun 12 Nisan Sali idi. Tabi Sali ne yapacaksin... Sagolsun is arkadaslarim balkabakli pasta almislar, ufledik mumumuzu. Aksam da bir plan yapmamistim, beni gormek isteyen arkadaslarim Pinar, Nevra, Batu ve Aycan'la bir yemek yiyelim dedik. Bagdat Cadde'sindeki en sevdigim yer olan Bistro 33'e gittik. Bistro 33 Cadde'nin en basarili yemeklerini yapiyor diyebilirim. Ayrica ara sokakta oldugundan Cadde kalabaligindan uzakta bir cevher. Hele bahcesinden yaz aksamlari sarabinizla saatlerce oturup mest olabilirsiniz. Neyse efenim, guzel bir aksam gecirdik orada, sohbet muhabbet derken. Fakat asil program baskaydi...
Bir sure once icimin huzursuz oldugu bir tarih araliginda sooyle uzaklara dalmisken dedim, ah ne guzel olurdu simdi Cunda'da olsam... Tas sokaklarinda gezer, aksam da guzelim restoranlarinda meze yer, raki icerdim... Bi sure sonra millet bana dogum gununde napican diye sormaya baslayinca da dank etti; gelmek isteyenlerle Cunda'ya gidebilirdik! Resmi olarak 30 oluyordum ve oyle parti vs gibi seyler istemiyordum. Bu plan muhtesemdi! Yerler arastirdim, millete danistim ve sonunda gitmeye hazirdik.
Dogum gunumu takip eden Cuma-Pazar yani 15-17 Nisan arasi orada olacaktik. Bazilarimiz Cuma izin aldi. Bir grup oyle gittik, adanin tadini Cuma'dan cikarmak icin... Cok da iyi yapmisiz. Bir arabada Oya, Meltem, Bilal, Buse ve ben sabahin korunde Yenikapi'dan yola ciktik. Inanin o eglencede nasil geldigimi anlamadim bile ki iki kez mola verip uzun uzun oturmamiza ragmen.
Otelimiz cunda merkezden 4 km'lik kivrimli, ormanlik bir yol ile ulasilan mesafedeydi. Vardigimizda ne kadar dogru bir secim yaptigimizi gorduk. Ortunc Club, tek basina bir koya konumlanmis, sakin, yesillikler icinde, cok guzel ve sade tasarlanmis bir butik otel. 40 odasi da deniz goruyor ve Haziran 2010'da yenilenmis. Odalar cok guzel tasarlanmis; minik giyinme odasi, ayna icerisine gizlenmis TV, kesesine kadar bulundurulan banyosu, hatta yastik menusu bile vardi odalarda. Ustelik tavsiyem alt katta oda tutmaniz cunku hemen kendi bahcenizdeki sandalyeye oturup yesilin ve denizin keyfini cikartabiliyorsunuz.
Otel gorevlileri ise ayrica takdire sayan. Her biri cok ilgili, yapmacik bir samimiyetten uzak, gayet saygili ve kibarlar. Resmen bir isteginiz var mi diye gozunuzun icine bakiyorlar. Yardimseverlikleri de cabasi. Bir de isin icine deniz ve doga manzarali restoran ve cafesi eklenince, ooohhh degmeyin keyfimize...
Gelip odalarimizda biraz dinlenip, oteli kesfettikten sonra, karnimizi doyurmak uzere Cunda'ya indik. Biraz dolastiktan sonra Ayna adli bir mekana girdik; Ayna Yeme Icme ve Oturma Yeri :) Cok seker, resmen kendinizi evinizin salonunda hissettiginiz bir yer. Ustelik yemekleri de oyle lezzetliydi ki, hepimiz o dolu midelerle bile hala ertesi gun ogle yemegini orada yemeyi hayal ediyorduk. Neyse efenim, burada uzuun oturma, yemek, sarap vs derken kalkip biraz da Cunda'nin olmazsa olmazi Tas Kahve'ye gittik. Tas Kahve Cunda'nin merkezinde, aslinda bildiginiz kahve olan, geleni geceni cekirdek esliginde izleyebileceginiz unlu bir mekan. Tabi burada dibek kahvesi ile sakizli kahveden istediginizi mutlaka tatmalisiniz. Ben sakizli kahvesini bildigimden dibek kahvesini ictim, hala tadi damagimda.
Tas Kahve'den de ayrilip otelimize donduk. Sohbetler, gulusmeler sonrasinda pek bir erken kalktigimiz icin gece 12:00 gibi uyuduk. Hem ertesi gun daha cok insanla, daha yogun bir program bizleri bekliyordu.
Zaten sabahin koru kapimizin calinmasiyla uyandik. Pinar sabah nesesiyle kapida belirmisti. Nevra ve Batu'yla beraber gelmislerdi. Herkes uyusa da enteresan bir sekilde daha fazla uyuyamadim ve kalkip giyinip biraz yuruyeyim dedim. Burna gidip biraz resim cekip havayi kokladiktan sonra, odalari rahatsiz etmeye koyuldum. Tabi tembel Batu'yu kaldirmak mumkun olmayinca kendi haline biraktik. Fakat biz coook guzel bir kahvalti yaptik. Otelin acik bufesinde, tam kivaminda peynir cesitleri, meyveler, yesillikler, el yapimi receller vs hersey vardi ve cok lezzetliydi. Uzun kahvaltidan sonra bir de uzun kahveler icildi. O sirada Gozde, Aydin ile Cigdem ve Alp de geldiler. Cigdem'in biz cikamadik henuz ya diye beni kandirmasini yedigim icin karsimda gorunca sasirdim. Onlarla da biraz oturup ac olan grubu Ayna'ya yolladik, biz de geliriz pesinizden diyerek. Sonra Mine'yle Arda da gelince grup tamamlandi ve cok sukur Batu'nun da kalkmasiyla biz de Ayna'ya gittik. Birkac masaya sigdik ama tabi neredeyse tum iceriyi biz doldurmustuk. Yine degisik yemekler soylendi, saraplar esliginde Italyanlar gibi bagira bagira sohbet edildi. Ben de zevkten oluyodum o sirada :)
O gun Cumartesi oldugundan Cunda'nin pazariydi. Allahimmm, miss kokulu yesillikler, radikasi, cibezi, hindibasi arasinda kaybolduk... Sepet peynirleri denendi, o minicik pazarda herkes evine birseyler goturmek uzere alisverislerini yapti. Yine gittik tabi Tas Kahve'mize, pazarin yorgunlugunu atmak uzere... Yine ye, ic... Pinar'cigimin istegiyle bir de Cunda dondurmasi ile cilala... (Bu arada dondurmacinin beni Monica Bellucci'ye benzetmesi sonrasi inanmak ile inanmamak arasi bir yerde, ama pek keyifliyim ;) ) Ve artik gidip dinlenelim dedik. Birbirimizin odalarinda biraz yuvarlandiktan sonra aksamki program icin hazirlanmaya basladik.
Aksam icin bence Cunda'nin en iyi balik restorani olan Bay Nihat'a yer ayirtmistim. Mekanin ust katinda kocaman 14 kisilik bir yer yapmislardi, sirf bizim gruba ait olan. Kalkip yaklasik 5-6 metrelik meze dolabindan meze sectik. Cunda'ya gelince ben balik yemiyorum, cunku oyle guzel mezeleri var ki baliga yer kalmiyor. Onlarca meze soyledik. Karidesler, kalamarlar, cesitli otlar... Her biri oyle lezzetliydi ki, yine baliga yer kalmamisti. Ve sonra surprizzz!! Kocaman bir pasta geldi, kirmizi dudak seklinde yaptirmis serseriler :) Dileklerimi de tutup mumu ufledikten sonra cok tatli bir yorgunlukla geceyi sonlandirdik.
Yine donuste tadini cikarta cikarta, benim getirdigim CD'lerle gecirdik yolculugu. Herkes cok mutlu olmustu. Otele bayilmislar, yemeklere bitmislerdi. Bu birkac gunluk tatil herkese sanki bir haftalik bir dinlence gibi gelmisti. Bense hayatimdaki en guzel dogum gunumu yasamistim. Tam hayallerimndeki gibi... Sevdiklerim yanimda, huzurlu bir adada, guzelim deniz ve muhtesem yiyeceklerle kahkahalar esliginde gecmisti dogum gunum.
Kucuk bir grubu cagirmama ragmen, isi olmayan neredeyse cagirdigim tum arkadaslarim bana eslik etmisti. Dusunsenize, dogum gunum icin yuzlerce kilometre yapmislardi. Seviliyorum ve sevilmeyi seviyorum... Iyi ki varsiniz hayatimda, 30. yasimi unutulmaz yaptiniz.
Ve ben artik 30 olmaktan cok mutluyum. Icimde degisimler var hissediyorum, hersey rayinia oturuyor, yolunu buluyor. Kendimi daha iyi taniyorum. Ve artik ona gore, hak ettigim gibi davranabiliyorum. Olgun genc bir kadindan satirlar okudunuz :)
Yorumlar
Yorum Gönder