Hong Kong'da bir letafet (benim o)

Benim guzel blogum,

Tembellik yapiyorum saniyorsun yazmamakla sana biliyorum ama kizma cunku ben yazmak yerine yasiyorum!! :) Geziyorum, tozuyorum, egleniyorum, ogreniyorum, deneyimliyorum, anliyorum... Ve bundan cok mutluyum ve iste suzgecten gecirip senle de paylasma vakti...

Aslinda tembellik yapmasaydim su anda Hong Kong gezisi ile beraber dogum gunumu de yaziyor olmaliydim. Fakat sindire sindireee ;)
Daha once de oldu, moralim cok bozukken bir Avrupa Turu yapmistim hem de kulfet gibi gozukmustu gozume. Dondugumde ise hayat bambaska guzeldi, Alp'lerde hayatin coskusunu kesfetmistim. Bir nevi Nirvanaya ermek sanirim :) Is, ask, tum sorunlar minicik bir nokta gibi gelmisti, o hayatta yasanilacak, yasanilmasi gereken kocaman keyiflerin yaninda. Daha kesfedilecek milyonlarca sey, yasanacak milyonlarca mutlu an vardi ve ben kendimi o mutsuz noktada tutmanin ne kadar gereksiz bir israr oldugunu kavramistim.

Hong Kong oncesi ne cok buyuk bir uzuntu yasadim, ne de Hong Kong'da buyuk bir aydinlanma yasadim ama birseylere gecis noktasi oldu sanki. Evet, kelime bu: nokta... Geldikten sonra bir sure daha kendime izin verip beni -gereksiz yere- rahatsiz eden seylere noktayi koydum. Biraz da yardimla, beni gereksiz yere uzenin gene -ben- oldugumu anladim. Demek ki neymis, sorunu cok uzakta aramamak gerekiyormus, sorumlulugu biraz almak gerekiyormus ;)

Kisaca gezinin psikolojik bazini anlattiktan sonra artik diger kisma da gecebilirim...

Aslina bakarsan is gezisi oldugundan, homurdana homurdana gittigim, eziyet diye nitelendirdigim bir gezi olmasina ragmen, konu gezmek olunca kanallar hemen baska yone kaydi tabi. Pazar aksamina ucak olmadigindan 26 Mart gece yarisi bindim ucaga, aslinda iyi de oldu, orada gezebilmek icin zamanim oldu. Uzuuuun, upuzun bir yolculuktan sonra vardim. Fakat ben hayret verici bir sekilde tum yolculukta kahvaltiyi bile kaciracak sekilde uyudugumdan ac bir sekilde indim. Arac ayarla, otele git vs derken HK saatiyle zaten aksam oldu. Benim biyolojik saatim her ne kadar kahvalti istese de kendisini otelin guzel cafesindeki sebzeli lazanya ile susturdum. E daha yeni uyanmistim ama gene karanlik oldu? Tekrar uyuyalim bari deyip yattim uyudum.

Pazartesi gunu erkenden kalkip kahvalti salonuna indim. Harbour Grand Knowloon isimli otelimiz 5 yildizli, kahvalti alabildigine acik bufe tamam da, e Nihan bu garip seyler arasindan dogruyu nasil bulacak seklinde bir kac denemeden sonra, karnimi doyurmayi basardim.

Hong Kong bizim Istanbul gibi ikiye ayrilmis, Hong Kong tarafi ve Knowloon tarafi. Hong Kong tarafi daha bir Avrupa tarafi gibi, daha cok is merkezi, daha cok gokdelen... Otelden bir harita alip hemen ilerideki iskeleden vapurla karsiya gectim. Tam iniste su tam turistik ustu acik sightseeing otobusleri ile karsilastim. Baktim 1 gunde boyle bir tur daha mantikli, bileti alip inecegim yerleri de belirleyerek tura katildim.

Boyle deniz kenarinda gokdelen gormeye alismamis bunyeye bu kadar gokdelen pek bir itici geldi gelmesine ama baktim ki bu turda genelde gokdelenleri tanitiyor adamlar! Ilk defa boyle bir geziye sahit oldum ama mimari de ilginc bir konu tabi dinledik mecburen. Efendim bunlarin bir ara dunyanin en uzunu olan fakat su anda HK'un bile en uzunu olmayan upuzun bir gokdeleni var ve International Finance Center olarak kullaniliyormus. Unlu binalardan bir de HSBC ornegi var ki en sevimlileri o diyebiliriz, keza Ingilizler robottan esinlenerek bu binayi tasarlamislar. Benim ilgimi ceken bir de Lippo Towers oldu, meraklilari icin arastiriverin dicem ;)

Fakat bu gezide en gorulesi dedikleri yer 'The Peak' denilen adi ustunde en tepe... HK sasirtici derecede tepeli bir yer ve Peak'e cikarken nasil garip bir cografyada oldugunuzu ve binalarin-gercekten- cok yuksek oldugunu bir kez daha anliyorsunuz. Hatta tramvay sizi yukari tasirken herhalde 70 derecelik bir aci falan yapmis olabilir. Orasi biraz seyir biraz fotograf cekinme yeri. 'Koca beton binalari nasil da dikmis adamlar, peehh' gibisinden Turk tepkileri verdikten sonra artik asagi inebilirsiniz. Tabi bu arada cilgin yukseklikteki is merkezlerinin hemen bitisiginde yine deli gibi yuksek ince, uzun apartman gokdelenlerini goruyorsunuz. Ama asil olay adamcagizlarin balkonu falan olmadigindan tum ic camasirlarin disarida asili olmasiydi! Dusunun manzarayi!

Sonra yolda bir temple gorulur ve mum dikmeye merakli bir milletin evladi olarak iceri girip tutsuleri de yerlerine gomdukten ve dumanalti kaldiktan sonra biraz ara sokaklara daldim. O sirada burclara gore birseyler satan sirin bir amcanin dukkani ilisti gozume. Ben biliyorum ki Cin burcuna gore Horoz'um. Amca demesin mi bu sene senin celiskiler yilin diye! Amca yapma etme, Susan Miller bu sene Koc'larin yili olcak diyodu dedim. Dedim de dusundum sonra 3 ayi gecti bu senenin, bir durum oldugu yok... Aaa yoksa hakli olabilir mi amca dedim, sordum naapcaz peki diye. Amca dedi ki, sana bir 'Okuz' lazim! Hahaha amcaaa naaptin, bizim memleket okuz dolu zaten, ancak kurtuluyoruz onlardan, olsa hayri olurdu simdiye kadar derken, mermerden yontulmus bir okuz tutusturdu elime. Cok zor olmadi, hemen bag kurdum o minik okuzle, daha onceki tecrubelerim sagolsun :) Elimde tasidim tum gun okuzumu, valla ne yalan soyleyeyim, o gunden beri hersey daha berrak kesinlikle...

Sonra ovdukleri, sehirden biraz uzak olan Stanley Market'a gittim. Hicbisi yok walla, dandik seylerin satildigi, eski kokan, gereksiz bir pazar.. Geri donup Knowloon tarafina gectim. Saatin 20:00 olmasini bekliyordum. Cunku her gece o saatte HK tarafindaki gokdelenlerden bir isik ve ses showu yapiliyor. Erkenden gittim, itiraf ediyorum sehre karanlik cokunce o gunduzki beton yigini halinden eser kalmiyor, isiklar muhtesem gorunuyordu. Show bekledigimin altinda da olsa, yine de oldukca guzeldi, asil denizde dolasan kirmizi yelkenli ahsap gemi beni benden aldi.



Tabi Nihan bu arada kahvaltidan asirdigi muffinler ve memleket findigindan baska birsey yememis oldugundan acikti. Gidip bir otelin roofunda guzel bir yemek yemeyi planlarken, sordugum kisiler beni farkli bir yone itti. Fakat o secenegi bulamayacagimi sanip Turk donercisine kararsiz gozlerle bakarken bir merhaba sozuyle uyandim. Be adam, nerden bilirsin Turk oldugumu, tamam cekik degilim de, pekala Ispanyol ve Italyanlara benziyorum! Latin genlerim de var gibi hem! Adamin israrlarindan kacip tarif edilen yere gitti. Ahhh ne kadar guzel, minik, bohem bir sokakmis arkalara saklanmis. Birbirinden guzel Italyan restoranlari, publar, guzel insanlar.. Tamam dedim buldum! Karnimi doyurup bir de gece pazarina gidip ufak hediyelerimi aldiktan (ve cakma i-phone inceleyip guldukten) sonra nihayet gece 12'yi gece otelime gelebilmistim.

Ertesi gunolan Sali konferansimiz vardi. Cogu cekik, 50'ye yakin kisi deniz manzarali odamiza tikildik. Sunumlari yapip tanidiklarla konusup milletin sunumlarini dinlerken gecti vakit. Aksama da oranin en unlu restoranlarindan biri olan Jumbo Floating Restaurant'ta her zaman ayarlandigi gibi bir yemek ayarlanmisti.Restoran disardan isiklandirmalarla muhtesem gorunurken iceriden pek bir kohne geldi. Bu arada girisinde kapinin yamuk oldugunu ve bunun da Feng Shui'ye gore suya baktigindan evden bereket kacmasin diye yapildigini soylesem? Yaaa sizin evinizde de boyle ayrintilar var mi? Kim bilir ne bereketleri kaciriyosunuz evden! :)

Neyse restoranda oturduk yuvarlak masalara, onde doner bir cam, uzerinde minik tabaklar. Monuye baktim, tanidik pek bisey yok, toplam 13 yemek... Ben ki kalamar, karidesten sonra zar zor ahtapota alismis insan, yahu bunlar paso deniz bocuklerini getiriyolar... Her bir yemek baslangici benim icin ayri bir stres ama nasil stres, kendimi kasmaktan sirtim agrimis! Hepsinden deniycem dedim; deniz taragindan kopek baligi corbasina kadar hepsini yedim azcik da olsa. Tabi yanimdaki cekik arkadaslar karidesleri goz ve bacaklariyla agizlarina butun butun atinca icim fena olmadi degil ama kizarmis tavuk diye sevinirken tavugun kizarmis kafasiyla gelmesi kadar kotu de degildi! Neyse yani bir sekilde doyduk... Sonra grubun enerji dolu olanlariyla bir bara gidelim dedik. Asya'nin muduru olan Maritn bize cok hos bir bar ayarlamissa da oldukca izole bir yerde, biz bize oldugumuzu soyleyebilirim. Oysa ki biz Faiz'le disarida sokaklara tasan kalabalik barlari sevmistik. Biraz onun gonlunu yapip sonra kandirdiklarimizla beraber Bar Hoppinge gittik. 3-4 tane barda yuvarladigimiz Lemon Drops adli muhhtesem shotlarla keyfimiz iyice yerine geldi. Eh yarin erken kalkmak lazim diyip gec bir saatte otelimizin yolunu tuttuk.
Ertesi gun yine konferans... Bidi bidi... Gece de ucagim var. Once babama soz verdigim gibi bir alisveris merkezine gidip cep telefonunu aldim, sonra yine guzel bir Italyan ve ardindan donus icin otele... Bu arada cok enteresan, HK'ta AVM'lerdeki magazalarda bile pazarlik yapilabiliyormus cogunlukla. Ben yapmayi denedim, onlar indirim yapmadilar ama hediye verdiler bir tane I-pad... Dermisim hahaha, saka saka, ufak hediyeler :)

Neyse 30 Mart gecesi yaklasik yarim saat-45 dakika sonra havaalanina varis, free shopta soyle bir dolanis, bir Turk is adamimizin yakin markajindan kacis, sonunda ucaga oturus.. Ama gel gor ki vermisler dana kadar adamlari yanima, misler gibi uyumayi planlarken nerdeee... Dolastim durdum ucagi, sinirden deliricem, ayol basim agriyor, uykusuzum zaten uzanmayin da oturuverim suraya.. Neyse sonunda buldum ohh derken, kacista oldugum Turk tam arkamda cikmasin mi! Ahhh.. Neyse ara sira bisey icer misin, yer misin teklifleri disinda genelde uyku modunda oldugumdan nispeten rahat bir yolculukla sonunda sabahin  korunde evime ulastim.

Guzeldi be.. Ben pek sevmiyorum gerci Asya'yi. Yeni kultur tanimak cok guzel elbette ama bana Malezya, Tayland ve HK yetti sanki. Hadi bi de Singapur olursa iyi olur ;) Ben tabi daha cok Avrupa insaniyim. Haha bu da pek havali oldu ayol :) Buralar da guzel, gorulmesi gerek elbet.. Dedim ya, en guzel kendini dinleme yontemi su Istanbul'dan, tum bildigin yerlerden uzaklasmak... Neresi olursa olsun, kesfedilecek guzellikler bir bakiyorsun ayaginin altinda, kaldirip bakmak gerekiyor iste... Hadi bi gayret ;)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Can’sız Bir Sene

Cahillikler ülkesi beni öldüremeyecek.

Gidememek