Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeni yil geldiiii!!

Resim
Sevgili Blog, Yilin son gununde seni ihmal etmek olmazdi. Bu yuzden 2010'dan vazgecerken, tipki haberlerdeki gibi sooooyle bir analim biz de gecmise gidip derim? 2010'da neler oldu? One cikan olaylari neler? Nelere guldum, nelere agladim? Az soooooraa! Hahah, yok artik, o kadar da haber havasina sokmicam merak etmeyin :) Simdiiii, oncelikle gecen sene gecirdigim ennnn guzel yilbasiydi. Icerigi bende gizli kalsin ama simdi o "best"in uzerine bir best of best olmasi pek kolay degil, o yuzden bu sene 0 (yaziyla sifir) beklentiyle tamamen dogaclama olarak yeni yila giricez. Tek bildigim yine bizimkilerin olmamasi sebebiyle Pinar'imla bizde yemek yicez, e sonrasi da kismet artik... Bi de boyle dogaclama bi yeni yil olsun :) Hem zaten her girdigin sene gibi gecseydi sene, bunu farkederdim sanirim. O yuzden akisina birakiyorum... Her neyse, yeni yil sonrasi wallahi hatirlamiyorum ilk birkac ay neler oldugunu. Mesela 14 Subat'ta sevgilim var miydi yoksa kend...

Ruhumun Sesi: Buika - No Habrá Nadie En El Mundo

Resim
Nakarattan... There won't be anyone in this world who can cure, The wound that your pride left, I don't understand how you hurt me with all the love that you gave me....

Huzur: Koop & Ane Brun - Island Blues

Resim

Mavi Sacli Kiz

Ben yazi yazarim. Sonunu tasarlamadan, hikayeler, denemeler, ne oldugunu bilmedigim bazi seyler. Dis dunyadaki gulen benin aksine biraz pesimist bir derinim var sanirim. Cunku yillardir benden cikan seylerin cogu pek de ic acici olmayan cinsten. Ustelik pek cogu kendimle ilistirmedigim bir halet-i ruhiyede.. Bir yazi yazmistim buraya, dedim ya blogumun bir konusu yok ve sanirim o yazim beni motive etti, izninizle icimden geleni aktarmaya devam ediyorum. Ve simdi parmaklarim ve ruhumun goturdugu spontane hikaye.. Kisaligini mazur gorun, keza biraz uykum var su saat itibariyle :) MAVI SACLI KIZ Farkli olmaliydi. Herkesten, herseyden farkli.. Cocuklugundan beri icine islemis bu dusunceye gore hareket etmisti hep. Oynadigi oyunlar farkli, hobileri farkli, sevdigi seyler farkli, hoslandigi adamlar farkli, yapmasi gerektigi is farkli, davranislari farkli, tepkileri farkli... Oyle kanalize olmustu ki, aykiri oldugunu farkedememisti. Soyleseler bile hosuna giderdi; aykiri da eninde son...

bir zamanlar aldigim en guzel hediye

Istanbul'um biricik askima...

Guzel blogum, Bu sadece senin icin... Meraktaydin ya ne hissettirdi Istanbul bana Milano'dan sonra, al kalbimin derinliklerinden bir parca sana... Aslinda Istanbul'a yeniden donus sanki evde bekleyen kariniza/kocaniza bir kacamaktan donus gibiydi. Yani bir yandan bambaska bir sehrin size sarilmasi, beraber yiyip icip uyumaniz ve size hic tatmadiginiz heyecanlar tattirmasi, bir yandan da bir bilinmezligin vermis oldugu tedirginlik, hic tanimadiginiz bir kucakta yalnizlik hissetmek ve tanidik birseyler aramakti. Oysa ayrilik da zordu tum bunlara ragmen; ne kadar yabanci bir kucak olsa da sizi sarip sarmalamisti tam 5 ay. Kalabalik eglencelerin sonunda sizi o beklemisti, can yoldasi olmustu. Defalarca icinize cekmistiniz havasini. Bazen buz gibi davransa da size, yine ilk gulumseyen o olmustu size. Ve iste alismistiniz bile. Mekan degil sadece ama yasananlar iz birakmisti bunyenizde. Guzel sohbetler, size sundugu yemekler, elit moda anlayisi, hem hareketli hem de siz istedigi...

Nevra&Batu Evlendiii!!

Resim
Temelli dondum ama donusum sonrasi psikolojimi bir sonraki blog yazimda belirtecegim. Simdiki blog yazimin konusu Nevra ve Batu'nun yillaaaardir bekledigimiz dugunu... 25 Eylul sabahin 5 inde Sabiha Gokcen'e indim. Eve gelip 3 saat kadar uyuduktan sonra kosusturmaca basladi. Once kendi kuaforume, sonra da Nevra'nin kuaforune gidip bissuru kiz sac, makyaj falan bir telas icerisinde hazirlandik. Batu'cum gelenegini bozmayarak kuafore gelini almaya da yine gec kaldi :) Ama sayesinde guzelim fotolar cekmis olduk. Nevra'nin da gelinligini alip giyinecegimiz ve ciftin geceyi gecirecegi Ortakoy Radisson'a dogru yola koyulduk. Burada da yine bir kalabalik, yine arkadalar derken sonunda giyinip hazirlanabildik. Gelinin ayakkabisi altina isimleri de yazdiktan sonra dugunun yapilacagi Portaxe'e gittik. Baltalimani'nda deniz kiyisindaki bu mekan son zamanlarda da oldukca populerlesen ve oldukca keyifli bir dugun mekani. Dugun mekanina gittigimizde hazirliklar ya...

I amsterdam

Resim
Kac hafta sonudur kosusturma ile gecen gunlerim tabi Lugano'dan bir sonraki hafta sonu da devam etti. Bu sefer onceden aldigim bir biletle, onceden planladigim bir tatili yapmak icin Amsterdam'a gidecektim. Hem Amsterdam'i gormek, hem de arkadasim Maurice'i ziyaret etmek istiyordum. Buse de benimle gelmek isteyince beraber Bergamo Havaalanina dogru yola ciktik. Ama tabi Malpensa'ya gitmemiz gerekiyormus meger! Bergamo'dan Malpensa'ya tuttugumuz taksi de ancak ucusa 5 dakika kala yetisebildigi icin, goz gore gore ucagimizi kacirisimizi seyrettik. Biletimizi degistirip Cuma sabah yerine ogleden sonra orada olmayi planladik. Ama gelin gorun ki o sekiz saat gecmek bilmedi! Uykusuzluk var uyuyalim diyoruz, metal banklar uzerinde donuyoruz. Ucagi kacirarak kendimize yaptigimiz bu iskenceyi ayakta alkislamanizi talep ediyorum! :)) Neyse bir sekilde EasyJet'e adim atip Amsterdam'a gitmeyi basardik. Maurice bizi karsiladi ve bavullarimizi Red Light District...

Misafirim var! Lugano'dayiz..

Resim
Roma'dan geldiiimm, peki yerimde oturdum mu? Tabi ki hayir!!! Bavullarim elimde sabah eve giderken, Basak'cim da Malpensa'ya inmisti bile. Bavullari telasla eve koyup Basak'i almaya gittim bu sefer. Sagolsun eve donuste bir saat kadar uyumama izin verdi de ona etrafi gezdirmek icin enerji toplayabildim. Cuma gunu ona Duomo ve cevresini gezdirdim. Milano'ya gelmek isteyenler icin soyleyeyim; gorulecek yegane yer burasi diyebilirim :). Iyice yorulduktan ve aperatif olarak Basak'in bayildigi "panzerotti"den atistirdiktan sonra aksam yemegimizi, aksamlari en favori yerim olan Navigli'de yedik. Burasi daha once de bahsettigim gibi, nehir kiyisinda, bir suru insanin aksam dolasmaya ciktigi, cafeler ve restoranlarla dolu sevimli bir yer. Zaten sehrin icinden tek su gecen yer olmasi itibariyle, bogaz gibi olamasa da (!) en azindan "oh be su gorduk!" diyip kendimi avutacagim bir mekan olmasindan dolayi kalbimde pek bir ayri yeri var. Buse'ni...

Roma&Vatikan

Resim
Eveeettt, Soverato sonrasi Istanbul... Agustos'un ilk haftasi, soz verdigim gibi is yerinde isleri soyle bir toparlamakla gecti. Sonra yaklasik 3 aydir gormedigim annecim-babacigimin yanina yazliga gittim. Ahhh huzur... Mis gibi deniz, oksijen dolu hava, super yemekler, kahvaltilar, anne-baba kucagi, bazi geceler arkadaslarla birseyler icmenin verdigi keyif, okunan 4 tane kitap... Sonra son hafta Istanbul'da arkadaslarla gorusmeler, donmenin verdigi tatli telaslar... Ve iste yine 2. memlekete donuyoruz.. Ama once biletimiz Roma'dan oldugu icin Buse'mle Roma'da birkac gun kalalim diyoruz. Aslinda ilk hedef Capri olmasina ragmen, o kadar bavulla basa cikamayacagimizi anlayip sıkıstırmayalim istedik. Trastevere denilen yerde kucuk B&B otelimize gittigimizde odanin guzelligi bizi de sasirtiyor. Esyalarimizi birakip biraz dinlenip Trastavere'nin kucuk kafelerinin oldugu yere gidiyoruz. Tas sokaklar, karsilikli cafe ve restoranlar, birbirinden guzel yemek koku...

So Ve Ra To

Resim
Burasi cok baskaydi, bambaskaydi. Icinde yeni bir yer gormenin guzelligi disinda aile, insanlik, samimiyet, ask vardi. Turist olsaniz belki hic ugrama sansinizin olmayacagi, turist olarak gitseniz deniz ve gece keyfinden baska bir sey cikaramayacaginiz bu yer nedense hep evim olmus havasi yaratti bende. Bir nevi Artur'um oldu... 24 Temmuz'da daha berbat kosullarda olamayacak bir tren yolculuguyla basladi. Milano'dan 12 saatlik bir yolculuk ve ucuz diye sevindigimiz tren biletlerinin klimasi bile olmayan 6 kisilik bir kompartmanda olmasiyla biraz daha uzamisti sanki ama moraller hic bozulmadi. Guneye indikce tren camindan yuzumuze carpan bol oksijenli havayi solumak kapali gozlerimizle bizleri mest etti. Uyumasak da yeni bir yere yapilan yolculuk heyecani tum kotu kosullari bertaraf etmisti bile. Giorgio, Buse ve ben Giorgio'nun memleketi ve ayni zamanda ailesinin yasadigi Calabria bolgesinde, Catanzaro diye gecen ilindeki Soverato'ya iste boyle geldik. Fratello...

Portofino

Resim
Ve iste bir macerayla daha karsinizdayim! 3 Temmuz sabahi, su meshur sarkidaki Portofino'ya gitmek icin Buse'yle biletimizi alip, otelimizi de ayarlayip yola ciktik. Milano'dan yaklasik 2,5 saat suren bir yolculuktan sonra, otelimizi ayarladigimiz Santa Margherita'ya vardik. Tren istasyonundan bir taksiyle 5 dakika icerisinde otelimizdeydik. Henuz odamiz hazir olmadigindan otelin ozel plajinda biraz dinlenelim dedik. Italya'da beachler oldukca pahali aslinda. Biz otelin musterisi oldugumuz icin sadece(!) 15'er Euro verdik. Beach ile otel arasinda sadece bir yol oldugundan oldukca memnun olduk ayrica dumduz olmasa da guzel de bir denizi vardi. Yaklasik 5'e kadar almadigimizdan kremsiz guneslenmek zorunda kalsak da, oldukca guzel vakit gecirdik. Kirmizi bir sekilde odamiza vardigimizda, tam olmasa da yarim bir deniz manzarasiyla odamizda da dinlenebildik. Oteli Santa Margherita'da tuttugumuz iyi olmus cunku Portofino'da zaten plaj yokmus. Artik hazir...

Muse konseri

Uzerinden oldukca zaman gecti gerci ama kisaca kayda deger bir olay olan Muse konserini anlatayim size. Istanbul'da da olan Zero Magazin buradaki barlarda da bulunuyor. Bu oldukca yararli minik dergide, o ayki tum kulturel&sanatsal vs. etkinlikleri bulabiliyorsunuz. Benim de buradan aldigim dergide Muse konseri oldugunu gordum. Hem de tam da Amerika'daki arkadasim Seda'nin bana dedigini Buse'ye anlatiyordum. Seda bana demisti ki, nerede Muse konseri bulursan git cunku sahneleri muhtesem! Dedigi kadar da varmis. Ben ve Buse hem Turk olarak, hem de benim genelde bedava giris balima da guvenerek biletsiz gittik San Siro Stadyum'una. Tabi burasi Turkiye olmadigindan bekledigim kadar kolay olmadi ama 3. gate'in kapisindaki guvenlik gorevlileri sirf Muse icin gelmis ama bilet giseleri kapali oldugu icin bilet alamamis iki turist kiza fazla dayanamadilar neyse ki :) Iceri girdigimizde de stadyum icine girebilmek icin 2. bir engel asmak gerekse de, cok uzun su...

Iguana'da Aperativo ve Navigli

Resim
Sevgili blog, Cumartesi gunu pek seker Turk arkadasim Buse ile gecirdigimiz guzel gunden ve sayesinde kesfettiklerimden bahsedeyim. Iguana denen ve aperativo konusunda cok basarili olan mekana gittigimizde henuz 18:30 civari oldugundan pek kalabalik degildi. Birer mojito ismarladiktan sonra acik bufeden yemeklerimizi de alip uzunca bir sohbete basladik. Yaklasik 2 saat sonra DJ'le de ortalik hareketlenirken, yemek icin kuyruk olusmustu bile. Yuruyerek yakin olan Navigli'ye gittik. Tabi hem giderken, hem de donerken Buse'nin gosterdigi ayakkabicilara bakmadan edemedik. Hatta Navigli'nin basindaki Cinlilerin tezgahinda bu konuda hazine oldugunu soyleyebilirim! Bu arada yine gordugum ilginc reklamlari koymadan edemeyecegim. Cunku gercekten cok basarililar! Navigli hafiften Venedik'i andiran bir yer. Bir nehir ve her iki tarafinda da uzuuunca suren seritler ve buralarda da kafeler var. Neredeyse tum masalar doluydu ve yurumekte de gucluk cekilen bi yer. Insan...

Kubrick Fotograf Sergisi ve Aperativo

Resim
Hafta icinde yemek arasi 2 saat kadar oldugu icin yemek yedikten sonra da epey vakit kaliyor. Bu vakitlerin birinde Persembe gunu Kubrick'in fotograf sergisine gidelim dedik. Duomo'nin hemen karsisindaki sokakta bulunan Palazzo di Ragione'deydi sergi. Burasi da oldukca eski, kendi de incelenmeye deger bir yer aslinda. Neyse sergiye donelim. Kubrick'in cok gencken, 1945-50 yillari arasinda cektigi fotograflarin hep bir hikayesi var. Konu degil hikaye... Kimi Brooklyn'li ayakkabi boyacisi cocugu bir star gibi anlatirken, kiminde de sirk calisanlarinin gundelik yasamlarini anlatiyor. Fotograflarin hepsi siyah-beyaz ve cok ince dusunulmus belli ki. Hatta aslinda bazilarinda poz verilmesine ragmen ilginc bir sekilde insani rahatsiz etmeyen, hatta daha cok icine ceken bir yapisi var. Birkac fotoyu ekliyorum. Kubrick'in sergisinin disinda geldigimden beri ilk kez sinemaya gittim burada. Ama bildiginiz gibi alt yazili falan degil! Tamami Italyanca! O yuzden biraz tedirg...

Al Mare

Daha birkac saat once denizden dondum.. Bu seneki ikinci girisim oldu Phuket'ten sonra... Ama tadi bambaskaydi. Bu sefer bana daha yakin, hatta benim olan birsey gibiydi.. Turist degildim pek de fazla, sanki daha samimiydik.. Cok seker Rus ve Ukraynali arkadaslarim davet ettiler. Bugun -yani aslinda dun(2.6.10) Italya'da ulusal bayrammis. Dolayisiyla okul yoktu ve Milano disina kactik. Sanirim adi Savano olan, Genova'ya yakin kucuk bir kasabaydi gittigimiz yer. Dun geceden gidip trafige takilmadan sabahin da tadini cikaralim dedik. Giderken sarabimizi da aldik. Sagolsun Rus olan Masha da parmesan, meyve ve de sampanya getirmisti. Yaklasik 2-2,5 saat suren yolculukta hic susmadan konustuk. Tabi daha cok onlar. Cunku Ukraynali Christina Ingilizce bilmiyor, Masha da az bucuk konusabiliyor. Ama hemen her dediklerini anladim. Hele otele gidip sarabi icmeye baslayinca hic umursamadan konustum. Vallahi anladilar! :)) Gece deniz kenarina gidip soyle bir gezdikten sonra, otelimize d...

Mia nuova vita a Milano..

Resim
Ciao belli!! Pek sirin seker arkadaslarim, Aslinda bu blogun acilma sebebi olan; Milano’ya gelisimin ilk blogunu saygilarimla sunarim!! Bazilarinizin bildigi sagliksal aksakliklar sonucu gelmem gereken gun olan Cuma gunu gelemedim, ancak Sali gecesi (4.5.10) burada olabildim. Bir arkadasim beni aldi ve Milano macerasi boylece baslamis oldu. Aslinda Pazartesi baslamam gereken okula ancak Carsamba baslayabildim. Kocaman bir odada bir suru insan, hepimizz ciziyoruz :) Once kara kalem kadin figuruyle basladim ama bir sorunum vardi hep; ben kadin popolarini buyuk yapiyorum hoca kucultuyo, hahaha naapalim Turkiye’de oyle gormusuz, fena mi hem!!! Hocamin adi Giovanni, cok maco bir goruntusu var ama gay kendisi.. Oyle olunca da o goruntuye, o efeminelik komik oluyo. “Giovanniiii” diyorum “Dimmi caraaaa” (soyle canim) diyo :) Bu arada ekte henuz basladigim ayakkabi figurlerimi gorebilirsiniz. Bu hafta Paciotti ayakkabilarindan esinlenip 6 tanelik kucuk bi koleksiyon ha...

Sawasdekaaaa

Resim
Blog yazmak icin bahane bekliyordum, oldu iste. Simdi icim rahatca gezi notlarimi yazabilirim. Is icin 16’sinda Bangkok’a uctum. 9 saatlik bir ucustan sonra ancak ogleden sonra inip otele yerlesebildim. Otel Sumkhuvit denilen oldukca merkezi bir yerdeydi. Hatta cikip meshur (neden bilmiyorum, bana pek ilgi cekici gelmedi) bir caddesi oradan da Suan-Lum Night Bazaar dedikleri, aksam pazarina gittim. Walla o aksam pazari tam bana goreymis meger! Bissuru incik boncuk, incelenesi enteresan seyler… Saatleri gecirdim zaten ama daha da durabilirdim! Zaten oyle komik ki, biliyosunuz Tayland masajiyla unlu, arada yoruldugunuzuda bakkal gibi masaj dukkanlari var oraya girip “ayaklarimi bi ovdurcaktim” diyosunuz ve neredeyse bedavaya! Ben yaptirmadim walla yanimda hep birileri vardi. Ertesi iki gun yani Persembe ve Cuma konferansimiz vardi. Ama Persembe aksami bizi cok guzel bir Thai Fusion restoranina goturduler. Guzel derken mekan guzel, Thai yemeklerini birakin kokusundan nefret ettim!! Adamla...

Ben de mimlendim...

Aylardir yazmiyordum, niye derseniz o kadar yazacak sey var ama o kadar birbiriyle alakasiz ki, blogumun amacina ulasmayacagini dusundum. Ama sonra blogumun bir amacinin olmadigini da dusundum :) . Zaten beynimden gecen dusunceler silsilesi ve halet-i ruhiyemin degiskenligini buraya yansitmayacaksam, bu blog nasil benim blogum olabilir ki dedim. Bu kadar cok seyi dusunup simdi ne yazacaksin derseniz bir mecburiyet soz konusu. Pek degerli blog sahibesi Fuli'm ( http://birtiklakarsinizdayim.blogspot.com/ ) beni mimlemis. "O ne ola, biz blogu daha yeni cozuyoruz!" derseniz, durumumun sizden pek de farkli olmadigini soyleyebilirim. Efenim mimlenince 7 ilginc ozelliginizi yazmak zorundaymissiniz. Ben de boynum kildan ince diyerek yaziyorum... 1- Ozellikle arabada kendimle konusuyorum. Sadece kendimle konusmakla kalmiyor, espriler yapip kahkahayla guluyorum! Disaridan bakanlarin da "herhalde kulaginda bluetooth kulaklik vardir, deli olacak hali yok ya!" diyecegini umu...